Back to Top
 
 
 
 

Sen saldın gönlüme, sen bu sevdayı,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.
Bu sevda yüzünden koca dünyayı,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Düzen verip sazımdaki tellere,
Köyümden başladım düştüm yollara,
Yoldaş oldum rüzgârlara, yellere,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Çıkışım o çıkış, bir laf var hani;
Araki bulasın, vay beni beni.
Kaza kaza , köy köy aziz vatanı,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Zaman zaman küfür kesti yolumu,
Ensemde hissettim bazen ölümü,
Yine de yılmadım, Anadolu`mu
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Edirne`den Kars`a, İzmir`den Van`a,
Hududlar dar geldi senin sevdana,
Avrupa`nın yolu göründü bana,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Bulgar`dan girerek Yugoslav üstü,
Ayağım nihayet Nemçe`ye bastı,
Bağrıma tarihten bir rüzgâr esti,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Nemçe`de mazinin içine düştüm,
Tam üçyüz senelik yarayı deştim,
Viyana`da Tuna ile dertleştim,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


O dert ile Almanya`ya ulaştım,
Almanya`yı karış karış dolaştım,
Ora da dar geldi dışarı taştım,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


İngiltere`ye bu sevda saldı,
Hollanda, Belçika su yolum oldu,
Ne Fransa, ne de İsviçre kaldı,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Avrupa bitince yöre değişti,
Bulunduğum yarım küre değisti,
Yollarım apayrı kıtaya düştü,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Uzakdoğu nerde, Kanada nerde!
Haa sahi oraya uğradım bir de,
Toronto, Montreal adlı şehirde,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Avusturalya`da Melburne, Sidney,
O uykusuz geçen geceler hey… hey,
Senin çilen bile ne güzel bir şey,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Avustralya`dan dönerken geri,
Malazya, Singapur deniler yeri,
Hong Kong`u, Taylant`ı, Filipinleri,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Dayanmadı yollar senin hastana,
Bir saysam sığdıramam destana,
Bu dünyayı çevirerek bostana,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Oradan da Amerika var dedim,
New York`a da bir seyehat eyledim.
Her nereye gitsem seni söyledim.
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Daha henüz Afrika`ya varmadım,
Antartika bir de Ay`a varmadım.
Daha başka ben nereye varmadım?
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.


Ara Arif, dağda taşta iz ara,
Sevdan beni götürecek mezara,
Yol bitmedi, ömrüm bitmek üzere,
Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.

Ozan Arif

28. Ağustos 1984

Tersine döner mi Mevlâ`nın işi,
Ters dönen feleğin çarkı değil mi?
İtibar görüyor namussuz kişi,
Kırdığı geçsede kırkı değil mi?


Nice iyi önceleri dövülmüş,
Mansur gibi sonra tutmuş sevilmiş,
Doğru diyen dokuz köyden kovulmuş,
Bu zaten çok eski Türkü değil mi?


Bilmem ki bu böyle ne kadar gider;
Herkes ettiğini sonunda öder.
Eşekde kendini aslan zanneder,
Sırtına geçirse kürkü değil mi?


Utan ulan kara bahtımız utan,
Nelerin eline kaldı bu vatan!
Çakal hür, Arslanı kafeste tutan,
Arslandan duyulan korku değil mi ?


Arif sen hiç sorma hak, hukuk nerde.
Çakalın hükümran olduğu yerde,
Elbette arslanı korlar içerde,
Bu bile Arslanın farkı değil mi?

Ozan Arif

29. Şubat 1984

Hep böyle gitmezki, talihin bize,
Güldüğü zaman da gelecek duur… dur.
İmanın önünde küfürün dize,
Geldiği zaman da gelecek duur… dur.


Öyle bir geldiki, Eylül-ü Seksen,
Ne Ebucehil`i, ne put`u noksan.
Ne olursa olsun yer ile yeksan,
Olduğu zaman da gelecek duur… dur.


Gelcek vallahi, gelecek bakın,
Sıkın dişinizi, az daha sıkın,
Bu zulüm hiç ölmez sanmayın sakın,
Öldüğü zaman da gelecek duur… dur.


Yanlış oldu yanlış,tabir-i ölüm.
Ölmeyecek, geberecek bu zulüm.
Bugün bilmese de haddini zalim,
Bildiği zaman da gelecek duur… dur.


Çekilen bu çile, acı ve sızı,
Verilen kavganın biberi, tuzu.
Haklının muhakkak haksızla kozu,
Böldüğü zaman da gelecek duur… dur.


Ben dur desem bile, bende ki hınça,
Millet kalkışacak bunları linçe.
Her zalimin gırtlağında bir pençe,
Bulduğu zaman da gelecek duur… dur.


Boşuna mı çektik tasayı, yası?
Sonra çıkar sonra sabrın faydası!
Bu Ozan Arif`in zafer gaydası,
Çaldığı zaman da gelecek duur… dur.

Ozan Arif

03. Mayıs 1984

Türkiye`den gelen gördüm,
Hoş-beş için yanna vardım,
“Ne var? Ne yok?” diye sordum,
Yılanlar var, dedi bana.


Masal beyim arı-marı,
Torpil tutmuş masaları,
Vurgun ile kasaları,
Dolanlar var, dedi bana.


Esnaf isen boldur vergin,
İşçi sefil, köylü yangın,
Zengin iken daha zengin,
Olanlar var, dedi bana.


Bu asırda ayıp ayıp,
Doktor ilaç bulamayıp,
Bulsa bile alamayıp,
Ölenler var, dedi bana.


Elektirik, su mu? Haşa,
Yapan yoktur hiç telaşa,
Kıçlarını halâ taşa,
Silenler var, dedi bana.


Orta direk neyin nesi?
Ne kendi var, ne de sesi,
Ancak lafta efsanesi,
Kalanlar var, dedi bana.


Becerene şu iş iyi,
Bul paşayı, dön köşeyi,
Oldururlar olmaz şeyi,
Bilenler var, dedi bana.


Yetim hakkı leziz deyip,
Devlet malı deniz deyip,
Yemeyenler domuz deyip,
Çalanlar var, dedi bana.


Hiç bakmayıp şarta-şurta,
Ürüşveti yırta yırta,
Hem de öyle uluorta,
Alanlar var, dedi bana.


Mektepler hep aynı heri,
Yine aynı oyunları,
Oynayarak beyinleri,
Çelenler var, dedi bana.


Arif gardaş hallerinden,
Vaz geç sen bu yollarından,
Senin gibi dillerinden,
Bulanlar var, dedi bana


Hak-hukuk var dendi birde,
Varsa eğer, şimdi nerde?
Vatan deyip hücrelerde,
Solanlar var, dedi bana.

Ozan Arif

19. Eylül 1984

Gardaşım bu iman oldukça sende,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.
Evel Allah, sonra senin sayende,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


 Allah`a kılınçlık yapmış bir ırkın,
Bu dâvâ son şansı Müslüman-Türkün.
Ey felek; tersine dönsede çarkın,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Duysun yedi iklim, duysun dört köşe!
Bu imandır ziyâ veren güneşe,
Bu imân kuzgunu kondurmaz leşe,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Fıransa, Belçika, Hollanda, oy… oy…
Avusturya`yı da üzerine koy,
Ülkü çiçekleri yetişmiş boy boy,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Almanya`yı nakış nakış işlemiş,
İsviçre`yi git gör hep karışlamış,
Bir haber var Libya`da da başlamış,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Avusturalya`da, İngiltere`de,
Türk`ün bulunduğu her bir yörede,
Sökülmez kök saldı bütün kürede,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Kim demiş ki dünya büyük yetmiyor,
Dünya artık bu dâvâya yetmiyor,
Vallahi üstüne güneş batmıyor,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Beş kıtada kaç bin ocak tütüyor,
Kim bilir kaç milyon nabız atıyor,
Çünkü temelinde nabız yatıyor,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Ülküdaşım; hicret denen göç budur.
Bu dâvâ ki devlet budur, tac budur.
Bizi böyle birleştiren güç budur.
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Küfür gıyabetinde, küfür kastında,
Susma gardaş, ne kazandın sustun da?
Evliyalar duası var üstünde,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Türkiye de bu dâvâyı görmemiş
Köy kaldı mı hangi köye girmemiş?
Bir vilâyet varmı şehit vermemiş?
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Anadolu adlı bahçeye varsan.
Şehit çıkar şehit toprağı yarsan.
Şehit kanı damlar bir yaprak kırsan,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Vatanında mahkûm edilse bile,
Çok kalmadı Muhammedî menzile.
Bunda da hayır var hele dur hele…
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Biz zindana evveldende düşerdik,
Tabutluktan çıktık? Mamağa girdik.
Güneş görmez zindanlarda yeşerdik,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Ülküdaşım hiç canını sıkma sen!
Elem çekme, gam, kasefet çekme sen!
Kara kara bulutlara bakma sen,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Zaten hep hilâlin kaderi budur.
Arada önünde bulutlar durur.
Bir rüzgâr esti mi hilal kurtulur,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Bin çiçek açıyor biri soldukça,
Daha da gürleşir küfür yoldukça.
Yer yüzünde tek ülkücü kaldıkça,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.


Değiş-tokuş olur bir gün külâhlar!
Önünde eğilir bütün silâhlar.
Senin gardaş senin nurlu sabahlar,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ


Kâdir Mevlâm Başbuğ`umu sakla Sen!
Çilesini bu Arif`e yükle Sen!
Arif`in ömrünü Ona ekle Sen!
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.m

Ozan Arif

21. Nisan 1984

Ok delmez, söz deler.
Başbuğum ülkücüler,
Dün verdiği sözdeler.

Ozan Arif

19. Mayıs 1985

Ben köylü vatandaşım,
Kim benim dostum babo?..
Bu ne hırs, bu ne hışım,
Sesimi gıstım babo…


Kiminiz bana güler,
Kiminiz aptaldır der.
Baştaki efendiler!
Ben size küstüm babo…


Damarda kanım kurban,
Şerefim, şanım kurban,
Dövlete canım kurban,
Sizedir kastım babo…


Ne oruç ne de söfür,
Din, iman sizde sıfır.
Ağzıma geldi küfür,
Yine de sustum babo…


Seçimde reye-meye,
Geldiniz bizim köye,
Ben sizi adam diye,
Bağrıma bastım babo…


İstemem sevmeyin lo,
Baştan da savmayın lo,
Kapıdan kovmayın lo,
Toz diye üstüm babo…


İşime zor dediniz,
Ürüşvet istediniz,
Ben ektim, siz yediniz.
Soyuldu postum babo…


Devletin malı sizin,
Kaymağı, balı sizin,
Küpünüz dolu sizin,
Boş benim testim babo…


Yapılan ne bak hele,
Patlarsın güle güle,
Köyümde yol yok ula,
Büstüm var büstüm babo…


Anarşist çıktı birde,
Onlarla girdim derde,
Üstelik hapislerde,
Az mı kan kustum babo?..


Arif der; aha şundan,
Çok çektim hele bundan!
Türkeş`ten başkasından,
Umudu kestim babo…

Ozan Arif

10. Ekim 1984

Bu icraat, bu gidişhat, bu tutum,
Bence çıkmaz yol demektir bu gardaş.
Sizi bilemem bitti benim umudum,
Ağlanacak hal demektir bu gardaş.


Lâfa değil gardaş, işe bak işe,
Dokuzyüz seksen`de geçtiler başa,
Hesap açık, bak geldik seksenbeşe,
Koskoca beş yıl demektir bu gardaş.


Şimdi dersen beş yıl yoktur senesi,
Hükümetin daha taze kınası.
Bu da işte O ineğin danası,
Seksende ki döl demektir bu gardaş.


Her gün zam, her gün zam, yeter be yeter…
Bir evde ki çoluk-çocuk aç yatar,
O memleket çok yaşamaz tez batar,


Paşa ilmi, bakan ilmi, bey ilmi,
Üçü birden memleketi soy ilmi.
İşçi, köylü, esnaf insan değil mi?
Geber demek, öl demektir bu gardaş.


Şimdi size soruyorum ey millet,
Eksilir mi rüşvet denen şu illet?
Memurunu doyurmazsa bir devlet?
Ürüşvet de, çal demektir bu gardaş.


Vatandaşın günü yoktur zararsız,
Sefaletten evde avrat kararsız,
Bu açıkça vatandaşa ya hırsız,
Ya pezevenk ol demektir bu gardaş.


Beri bak gardaşım beri bak beri…
Bu gidişe dur demiyor hiç biri,
Gazeteler boy boy fuhuş haberi,
Kepazelik bol demektir bu gardaş.


Arif dedi, sen de düşün yap yorum.
Afgan`da da böyle oldu bu durum.
Acı amma söylemeye mecburum;
Komünizme gel demektir bu gardaş.

Ozan Arif

30. Eylül 1984

Aloo… Angara mı ?… Gonuşun susman!
Zor benim orıya erişmem begim.
Burası Şemdinli, ben çopur Osman,
Şart oldu sizinen görüşmem begim.


“Neden mi aradım” Hele bah şuna!
Yohsa sesim getmedi mi hoşuna?
Bize silah dagıtmayın boşuna,
Anarşistle filan vuruşman begim.


Bi kere vuruştum aldım payımı.
Hapiste geçürdüm otuz ayımı.
Şimdi tekrar gazıp gendü guyumu,
Zindanda çürüyüp buruşmam begim.


Aloo… Dur gapatma dökem içimi,
Sattım-savdım davarımı, geçimi,
Ürüşvetle zor gurtardım gıçımı,
Üç ay evvel bitdi duruşmam begim.


Silah diye sırtımıza bindiniz,
Şimdi niye dagıtmaya döndünüz?
Ula bizi siz eşşek mi sandınız!
Ben daha o işe girişmem begim.


Hem köylüler ne yapacah silahı,
Bu yolla mı bulacağız felahı?
Hani “Gardaş gavgası`ydı” bu yahu!
Ben öyle lafınan yarışmam begim.


Gardaşı-mardaşı artıh bırahıp,
Bu gavga neymiş anlayın bahıp!
Yerinizde olsam kürsüye çıhıp,
Beşlik simit gibi gırışmam begim.


Gayrı benim küllahıma anlatın,
Enayisi bizmiyiz be milletin?
Cendermesi, polisi var dövletin,
Dövletin işine garışmam begim.


Gedip da Arif`i dinleyin bir de.
Dünkü garışanlar şimdi bah nerde!
“Türkeş Babo” dört senedür içerde,
Küsmüşüm vallahi barışmam begim.
Ozan Arif

10. Ekim 1984

Vah zavallı Türkiye`m!
Soluyor yalan değil.
Başa gelen Onu yem,
Biliyor yalan değil.


Ne yol aldık, ne de menzil,
Bugün, dünden de rezil.
Halkın karnı yine zil,
Çalıyor yalan değil.


Kuran kurmuş ağını,
Uzatmış ayağını,
Bal tutup parmağını,
Yalıyor yalan değil.


Zengin zengindir bre…
Sırtı gelir mi yere?
Olan yine fakire,
Oluyor yalan değil.


Torpil ile masalar,
Rüşvet ile keseler,
Vurgun ile keseler,
Doluyor yalan değil.


“Biri yer, biri bakar,
Kıyamet ondan kopar.”
Felaket apar topar,
Geliyor yalan değil.


Devlet baba nerdesin?
Ozan Arif neylesin?
Babalık vasfın kesin,
Ölüyor yalan değil.

Ozan Arif

24. Eylül 1984

Haydi yetiş ahâli!..
Her bir şey bol bol satılık.
Arıların ilk yılı,
Petek petek bal satılık.


Burası Anavatan,
Ne sıkıl, ne de utan,
Batan gemiden batan,
Binbir çeşit mal satılık.


Seyisi yıldırdılar,
Defterden sildirdiler,
Beygiri öldürdüler,
Mıhı ile nal satılık.


Sanmayın sakın yalan,
Hadi gel… çiftlik filan,
Devlete ait olan,
Ağaç satılık, dal satılık.


Köşeleri tuttular,
Yaladılar, yuttular,
Çeşmeyi kuruttular.
Şimdi ise göl satılık.


Fakir isen kız, köpür,
Zengine şapır-şupur!
Denizde gemi, vapur,
Zapsuyu`nda sal satılık.


Yoktur millet faktörü,
Bu sebepten ötürü,
Bu bir zengin sektörü,
Paraya kaval satılık.


Paran yok mu uzaklaş.
Paran varsa gel yanaş.
Köprü bitti vatandaş,
Artık baraj, yol satılık.


Arif; varken bey, paşa,
Çeneni yorma boşa,
Parasız vatandaşa,
Rüzgâr ile yel satılık.

Ozan Arif

11. Aralık 1984

Allah korusun Allah,
Bu gelen bizim gençlik,
Kırkbin kere maaşallah,
Bu gelen bizim gençlik,


Şerefli mazisiyle,
Dünkü Önkuzu`suyla,
Şehidi, gazisiyle,
Bu gelen bizim gençlik,


Devletin, dinin kulu,
Yürekler iman dolu,
Yolları ülkü yolu,
Bu gelen bizim gençlik,


Bu Teşkilat, bu Ocak,
Kurulmuş bucak, bucak,
Vatanı kurtaracak,
Bu gelen bizim gençlik,


Gözleri Başbuğ`unda,
Türk-İslâm buyruğunda,
Kellesi koltuğunda,
Bu gelen bizim gençlik,


Eğilmez dik başıyla,
Cümle gönüldaşıyla,
Bacısı gardaşıyla,
Bu gelen bizim gençlik,


Çile ile pişerek,
Yorulmadan koşarak,
Eylül`leri aşarak,
Bu gelen bizim gençlik,


Dilde Tekbir sesiyle,
Aşkıyla, hevesiyle,
Dadaşı, efesiyle,
Bu gelen bizim gençlik,


Arif`in destanından,
Yozgat`ından, Van`ından,
Yurdun dörtbir yanından,
Bu gelen bizim gençlik,

Ozan Arif

21. Kasım 1984

Altmışbirinci yılı,
Yaşasın cumhuriyet!
Biz de çalak kavalı,
Yaşasın cumhuriyet!


Altmışbir yıl övdüğüm,
Davulunu dövdüğüm,
Hay gözünü sevdiğim,
Yaşasın cumhuriyet!


Çok şükür dipdiriyiz,
Kim demiş ki geriyiz?
Yamyamdan ileriyiz,
Yaşasın cumhuriyet!


Kulaklarım duymasın,
Duyup ele uymasın,
Varsın karnım doymasın,
Yaşasın cumhuriyet!


Yoksa bir suyum yoktur,
Başka da bir neyim yoktur?
Heykelsiz köyüm yoktur,
Yaşasın cumhuriyet!


Köyde her şey şahane,
“Enerji yok” bahane
Tezek var ya, daha ne?
Yaşasın cumhuriyet!


Ne ararsan ara bol,
Ceryan yoksa çıra bol,
Su mu yoktur? Bira bol…
Yaşasın cumhuriyet!


Meyhane, kerane, bar,
Gidene cami de var,
Biz “Laik” iz o kadar,
Yaşasın cumhuriyet!


Bu devir neşe devri,
Ye, iç, yat, yaşa devri,
Sultan yok, paşa devri,
Yaşasın cumhuriyet!


Azerbeycan yetimmiş,
Batı Trakya kimmiş?
O işler eskidenmiş.
Yaşasın cumhuriyet!


Kerkük musul şu anda,
Boğulsun varsın kanda.
Sulh var yurtta, cihanda,
Yaşasın cumhuriyet!


Ya bu terör, kargaşa?
Canım gardaş, gardaşa!
Kapılmayın telâşa,
Yaşasın cumhuriyet!


Arif be artık yetsin,
Bu destan burda bitsin,
Allah bizi affetsin,
Yaşasın cumhuriyet!

Ozan Arif

29. Ekim 1984

Bu bir kaidedir izahı olmaz,
Gönülden çıkanlar, gözden de çıkar.
Sadece gönülle, göz ile kalmaz,
Hatırdan, sohbetten, sözden de çıkar


Yıkanın;
Sevgi ile yıkanın.
Hatırını kim sayar,
Hatır gönül yıkanın.

Bakalım neler neler çıkacak!
Nedir yapan sizce mangalı sıcak?
Alevi gitmekle sönmez ki ocak,
Lâzım olan ısı közden de çıkar.


Ya nacak;
Ya baltadır, ya nacak.
O ocağa kıyanlar,
O ocakta yanacak.


O ocağa artık söndü diyenler,
Yağma ile vurgun ile giyenler,
Memleketi soyup soyup yiyenler,
Yakındır yakındır sizden de çıkar.


Ya kındır;
Ya pıçaktır, ya kındır.
Hesabın sorulması
Fazla sürmez yakındır.


Çok usta yüzmekte etmiyor fayda,
Ne ırmak geçenler boğuldu çayda,
Çömlekte yılanı oynatan gayda,
Dertli dertli çalan sazdan da çıkar.


Çalınır;
Yoksa bile çalınır.
İstenirse o gayda,
Saz ile de çalınır.


Arif yine yapmadı demeden,
Diyeceğim o ki; bulur be eden.
Hindistan`da enson çıkan şu maden(!)
Bizden de, bizden de, bizden de çıkar. 


Gün çıkar;
Gece biter, gün çıkar.
Mısır`dan, Hint`den çıkan,
Bizde de bir gün çıkar.

Ozan Arif

20. Kasım 1985

Bu ne biçim devran, bu ne biçim iş?
Her gelen bir hava atmaya kalktı.
Hele bunlar; hepten sıfır hiçimiş,
Peşrevsiz, makamsız ötmeye kalktı.


Biri Erzurum`da hacı kesildi!
İzmir`de zamane piçi kesildi.
Hepsi bana bilmemneci kesildi,
Putun gölgesinde yatmaya kalktı.


Aha işte gördünüz mü arıyı?
Hele hele yanındaki karıyı?
Eski çoban bırakınca sürüyü,
Köpekler, zağarlar gütmeye kalktı.


Ne imişte “ekonomi mimarı” !
Adam sırf et yok gardaşım damarı.
Tam ağzına vuracaksın şamarı,
Fakiri kenara itmeye kalktı.


Bu sanmıştık gelenlerin düzgünü,
Meğer herif azgınların azgını.
Tüysüz tüysüz yetimlerin rızgını,
Lop diye yemeye, yutmaya kalktı.


Ne yaptı, bir yere çivi mi çaktı?
Yoksa bir zincire halka mı taktı?
Köprüden başladı, barajdan çıktı,
Memleketi toptan satmaya kalktı.


İz değil bunların gittiği izler,
Arif der; Allah`a havale bizler.
Avradını idareden acizler!
Devleti idare etmeye kalktı.

Ozan Arif

21. Ekim 1984

Ben böyle bilmezdim bizim yurdu
Bambaşka bir hali varmış vesselam!
Vay anam vay, nelerini doyurdu,
Bol kaymağı, balı varmış vesselam!


Başa geçen doğru dürüst olmadı
Den ki bana; şu geldi de çalmadı!
Testisini doldurmayan kalmadı,
Kurumayan gölü varmış vesselam!


Kimi geldi sunta ile götürdü,
Kimi geldi çanta ile götürdü,
Her biri bir avantayla götürdü,
Gani para, pulu varmış vesselam!

Mayıs`ına, Eylül`üne, Mart`ına,
Güvendik de dindi mi ki fırtına,
İçten, dıştan hep bindiler sırtına,
Bükülmeyen beli varmış vesselam!


Bırak dünü, bugün bile seyret be,
Yıkmak için ediyorlar gayret be,
Daha hâla gık demedi hayret be,
Bıçak açmaz dili varmış vesselam!


Benim aklım, benim fikrim yetmedi,
Bu memleket nasıl hâlâ batmadı!
Gelen yedi, giden yedi bitmedi,
Tükenmeyen malı varmış vesselam!


“Ozan Arif” şunu söyle sen bir de;
Hiç mi sahip çıkan yoktur bu yurda?
Var… var ama; o da işte içerde,
Tek talihsiz kulu varmış vesselam!

Ozan Arif

15. Ocak 1985

Eh ne yapak hemşerim?
Yurtda sulh, Cihanda sulh!
Bulgar mı? Allah kerim.
Yurtda sulh, Cihanda sulh!


Aman ha aman aman,
Hiç boşuna ağlaman,
Bize umut bağlaman,
Yurtda sulh, Cihanda sulh!


Evet Bulgar domuzu,
Asıp kesiyor sizi.
Siz de anlayın bizi!
Yurtda sulh, Cihanda sulh!


“Öyle deme be gardaş,
Baş kesiyor Bulgar baş…”
Ne yapalın arkadaş?
Yurtda sulh, Cihanda sulh!


Yunan da uzattı dil,
Tutturdu oniki mil.
Fakat önemli değil,
Yurtda sulh, Cihanda sulh!


“Yahu yirminci asır,
Yamyamlar hür, Türk esir”
Yani bizde mi kusur?
Yurtda sulh, Cihanda sulh!


Şimdi desek Türk heder…
Elâlem Turancı der.
Neme lâzım birader.
Yurtda sulh, Cihanda sulh!


Özbeöz gardaşız be…
Bulgar vururken darbe,
Hala mı tövbe… tövbe…
Yurtda sulh, Cihanda sulh!


Düşmüşsünüz denize,
Arif ne yapsın size?
Atamız dedi bize,
Yurtda sulh, Cihanda sulh!

Ozan Arif

21. Şubat 1985

Üç belâ var bu dünyanın başında!
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.
Üçü birden fitne-fesat peşinde,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Biri dünki velet, tarihi hiçtir,
Biri “Moskof”, biri “Ecüc-Mecüc”`tür
Karınları tokya, ruhları açtır,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Amerika neyin varsa sömürür,
Urusya, Çin; etini de kemirir,
Sonra tutar insanlıktan dem vurur,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Birisinde liberaller yer-yutar,
İkisinde generaller yer-yutar,
Hepsinde de belli zümre “fink atar”,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Kapitalizm, Komünizmi çağırır,
İki sistem birbirini doğurur,
Sırf poz için birbirine bağırır,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Bu sistemler bol savurur yalanı,
Çünkü temel ehl-i küfrün pilanı,
İşte bunlar, bu pilanın yalanı,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Hiç birinin aklı, fikri, görüşü,
Kabül etmez bu dünya da barışı,
Yaptıkları silahlanma yarışı,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Hangi taşı kaldırırsan kaldır bak,
Hep altından bunlar çıkar muhakkak.
Ah bilseniz ne âdidir, ne alçak
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Mesela; nereden şımardı “Bulgar” ?
İşte buyur, arkasında “Moskof” var.
Her birisi başka yerde canavar,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Vaşington`un, Moskova`nın, Pekin`in,
İnsanlığa hayrı yoktur tekinin,
Gülseler de dostluğundan çekinin,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Hemi Uzak, hemi Orta Doğu`nun,
Çektikleri hep bunlardan çoğunun.
Mucidi bunlardır “Atom çağı”`nın,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Huylarıdır çünkü önce gülerler,
Dostuz derler, insanları bölerler,
Daha sonra haritadan silerler,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.

Biri seni, biri beni tutacak,
Harp çıkacak, memleketler batacak,
Başka türlü nasıl silah satacak?
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


En basiti; düşündün mü gardaş hiç?
Türkiye`de ülkücülük neden suç?
Dün vuranla, bugün mahkûm eden güç,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


İnsanlık hasretken ekmeğe, suya,
Boşuna mı gidiyorlar ta… Ay`a?
Ordan zulüm edecekler dünya`ya,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin


Üçünün de köpekleri her yerde,
Huzuru, barışı sokarlar derde,
Ve suyun üstüne çıkarlar birde,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.


Arif be lideri hapsa de girse,
Bu ne büyük dâvâ imiş meğerse!
Görüşürüz Allah izin verirse,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.

Ozan Arif

18. Mart 1985

Daha duur… Daha dur, bu daha ne ki..!
Daha bu sevincin yarısı gardaş,
“Başbuğ” çıktı ama, bitti mi peki?
Bitmedi bayramın serisi gardaş.


“Muhsin” nasıl, “Yaşar” nasıl şu anda?
Hepsinin de suçsuzluğu meydanda.
Daha hâlâ vatan diye zindanda
Yatan yiğitlere darısı gardaş.

Takvimlerin başka günü mü yoktu?
Sekiz veya on Nisan`ı bıraktı,
Dikkat et; tam “dokuz Nisan”`da çıkt.
Bu bence hikmetin birisi gardaş.


Bu günü bizlere gösteren Allah,
Daha neler gösterecek inşallah.
Aklımdan geçeni bilseniz aah… Ah!
Susacak küfrün borusu gardaş.


Ne dediysem çıktı, bu da bak çıkar.
Muhakkak… Muhakkak…Muhakkak çıkar.
Yumurtayı kırsan önce ak çıkar,
İçinde dir esas sarısı gardaş.


Dört sene, yedi ay, kolay mı bre..!
Unutursam Allah belâmı vere.
Bize hesap verecekler bir kere,
Bunların ölüsü-dirisi gardaş.


Ozan Arif; “Başbuğ” keyfine baksın.
Ne üzülsün, ne de canını sıksın.
İçerdeki yiğitleri hep çıksın,
Ondan sonra kolay gerisi gardaş.

Ozan Arif

09. Nisan 1985

Onüç nisan bugün, dağlar ve taşlar.
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.
Yerde karıncalar, gökteki kuşlar.
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Allah`sız Bulgar`ın zulmüne karşı,
Allah… Allah diye inlettik arşı.
Sema`yı patlattı “İstiklâl Marşı”,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Vallahi var bize kanat gerenler,
Bizimleydi gönül gözü görenler,
Evliyalar, enbiyalar, erenler,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Kırklar ve Yediler açtı kucağı,
Alevlendi bugün iman ocağı,
Resul-ü Ekrem`in “Tevhit sancağı”,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Canlı, cansız, yer, gök, buna şahitler,
Vatan diye vatan olan yiğitler,
İsimli, isimsiz cümle şehitler,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Kapı gibi, çağlar açıp kapatan,
Cennet Mekân Fatih Sultan Mehmet Han,
Yeniden kükredi bugün Alparslan,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Hangisini saysam atan, ecdadın,
Genç, ihtiyar, çocuk, bebekli kadın,
Tarihin, namusun, şerefin, sütün
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Ay-Yıldızlı bayrakların selini,
Gördükçe “İstanbul” sandım “Kölün”`ü.
Baba tutmuş, evlâdının elini,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Sırf babalar değil, karısı, kızı,
Bir ülkü ummanı, iman denizi,
Bugün kenetlendi sevinçle, sızı,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Azerbeycan, Kerkük, Kırım, Türkistan,
Gardaş “Afganistan…” Can “Afganistan”
“Filipin`de” çile çeken müslüman,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Son günlerde derdim döndü vereme,
Ehl-i İslâm derman olsun yarama,
Sarışaban, Bosna, Hersek, Drama,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Batı Trakya`nın dertli bağları,
Kap-kara yas şimdi Balkan dağları.
Özleyip özleyip eski çağları,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Yer yer söyleyeyim, sayayım ismen;
“Dobruca`lı Ayşe”, “Varnalı Hüsmen”,
“Plevne`de öksüz Yadigâr Osman”,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Ne kadar dolaşsak, bitmez yolumuz.
Gövdemiz hür, lâkin esir kolumuz!
Ta… Kars`dan Muğla`ya Anadolumuz,
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.


Dilde ve gönülde oldukça Kur`an,
Olmaz Arif olmaz Türk yurdu viran.
Yaşasın Türkoğlu, yaşasın Turan
Bizimle yürüdü, bizimle gardaş.

Ozan Arif

13. Nisan 1985

Ulan Bulgar… Ulan domuz çobanı!
Seninle belaya kalır bu millet.
Seni bırak, senin babanı,
Senin ciğerini bilir bu millet.


İyi dinle şimdi kulak ver bana,
Bre köpek, bir ihtardır bu sana,
Rahat dur da, benzetmeyek Yunan`a,
Her derde bir çare bulur bu millet.


Bulgarlaşma-mulgarlaşma tutturdun,
Çoluğa-çocuğa zulüm ettirdin,
Son günlerde tepesini attırdın,
Boşa mı burnundan solur bu millet.


Köpek demem hiç gitmesin ağrına,
Süngü değil, top dayasan bağrına,
Gerekirse din-i İslâm uğruna,
Gözünü kırpmadan ölür bu millet.


Türk kızarsa bilmen lâzım gücünü,
Parçalar tahtını, kırar tacını,
Sende koymaz gardaşının öcünü,
Eninde-sonunda alır bu millet.


Arif der ki anlatması zor değil,
Beyinsizsin ama, gözün kör değil,
Aç tarihi gelmediği yer değil,
Vallahi Sofya`ya gelir bu millet.

Ozan Arif

13. Nisan 1985

Kudurdu kızıl Bulgar, yakamızda elleri,
Balkanlarda Türklüğü yok etmek emelleri,
Cümle cihan bilir ki, bunlar Moskof dölleri,

Bulgar bu cesareti, Rus`tan alıyor Rus`tan.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.


Türk yaşayan köyleri tanklar ile bastılar.
Kim karşı koydu ise ağaçlara astılar.
çoluk-çocuk demeyip kadınları kestiler.

Türk kanıdır Bulgarın içtiği şimdi tastan.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.


Bir “Mestan” tanımıştım soyadı “Cefakârdı”,
“Şumnu”`dan mektup yazar, bazen beni arardı,
Ecdadından yâdigaar sadece adı vardı,

Onu da aldı Bulgar, ne yapsın şimdi Mestan?
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.


Ezan ile verilen Ahmet, Mehmet söküldü,
Hasan, Ömer yok artık, Bulgar, adı takıldı,
Yetim kaldı ezanlar, minareler yıkıldı,

Camilerin yerine, bostan ektiler bostan.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.


Bağır gardaşım bağır, sen olsun durma bağır!
Dert müslüman Türk`ündür, hür dünya ondan sağır.
Ne demişler, taş bile düştüğü yerde ağır.

Onun için bağır sen, haykır en yüksek sesten.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.


Hür dünya elbet duymaz, imdat diyen yar bizim.
Tecavüze uğrayan, namus bizim, ar bizim.
Fakat olsun gardaşım, Allah`ımız var bizim.

Biz onunla kurtulduk, her tasadan, her yastan.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan


Nerede Vietnam`a ağıt yazan solcular,
Moskova borazanı öttüren yalancılar,
Müslüman Türk`ün şimdi Balkandaki sancılar,

Konuşsaya birisi, susuyorlar mahsustan.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.


Şu Kölün radyosundan konuştu itin biri!
İsmini demiyeyim ağzıma değer kiri,
Gitmiş, gezmiş Bulgar`da, katliam yokmuş heri..!

Bunlar böyle alçaktır, saptırırlar hep kasten.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.


Ey… Aziz Türk milleti, sahip ol birliğine,
Müslüman Türk`ün dostu, müslüman Türk`tür yine.
Bu gerçeği görürsün, bakarsan tarihine.

Çoğu Türk olduğundan, bak yanlız Afganistan,
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.


Kınamakla iş bitmez, dinle beni Ankara…
“Yurta sulh, cihanda sulh” unut gitsin bir ara,
Başka türlü imkânsız, deva bulmaz bu yara,

Halifenin kılıncı kurtulsun artık pastan.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan


Ey gözleri kör olmuş, vicdanı nasır dünya,
Yontmataş devri değil, yirminci asır dünya,
Yamyam bile hür bugün, Türk neden esir dünya?

Ozan Arif; dünyaya ibret olsun bu destan.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.

Ozan Arif

13 Nisan 1985

Onsekiz mayıs bugün, hele bak sen, bak hele…
Bugün burda maaşallah, inananlar elele,
Bu yedinci kurultay, Allah`ın izni ile,

Dokuzyüzdoksandokuz, bin olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


Birliğini hiç bir şey bölmesin, bölemesin,
Allah`ım yardım etsin,. Sırtın yere gelmesin,
Ben bin dedim, velâkin binde bile kalmasın,

Kıyamete kadar her an olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


Ne yazıyor her yerde, ne yazıyor oku bak,
Her taraf bayrak bayrak, her taraf sancak sancak,
Bize böyle Kurultay yakışır zaten ancak.

Kurultaylar başına han olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


“Hazreti Ebu Bekir, Sıddık”`da ki sadakat,
“Hazreti Ömer”`deki hiç lekesiz adalet,
O “Allah`ın Aslanı Ali”`deki güç, kuvvet,

“Hazreti Osman”`daki fen olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


 Geçmezsiniz zaten ya, bu ölçüden geçmeyin,
Dirayetli olun da sakın zulme kaçmayın,
Fakat sevgi diye de, acze kapı açmayın.

Sadece küfre karşı kin olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


Bize gelen hoş geldi, tek şartımız şu gardaş:
Kemiğini şeker yap, kanını da su gardaş,
Türk ve İslâm ülküsü, işte vahdet bu gardaş,

Bu vahdet helyasına un olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


Bu dâvânın şehidi, bu dâvânın gazisi,
Çile ile süslüdür bu dâvânın mâzisi,
Şimdi hâlâ zindanda nice ana kuzusu,

Gelecek nesillere yön olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


Kaderimiz bu bizim, bize ülkücü denmiş,
Cümle Ehl-i İslâm`ın derdi bize yüklenmiş,
Vatanımın üstüne karanlık çökerlenmiş,

Karanlığı yırtacak tan olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


Bu gidişe dur deyip, buna bir son vermeli,
Bir “İbrahim” çıkmalı, putları devirmeli,
Bu milleti titretip kendine döndürmeli,

Bu millete yeni ruh, can olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın


Vatanın baştan başa köy, kasaba, ilin,
Yayla, ova, tepe, dağ, tarlasının, yolunun,
Şah damarı sensin sen, bütün Anadolu`nun,

Bu damara inşallah kan olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın


Almanya ne ki gardaş, Almanya bunun biri,
Türk yaşayan bilimum Avrupa devletleri,
Kurultaya temsilci göndermiş yiğitleri,

“Alp”`lerin kükrediği gün olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


Bu dâvânın kudreti nerden nereye varmış,
Amerika`dan tut da… Hong-Kong`a bayrak açmış,
Aha Avustralya; yine çiçek göndermiş,

Tüm cihanı saracak kın olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.


Allah izin verirse çok kurultay yaparız,
Ne bu yoldan saparız, ne de O´ndan koparız,
Hasretle “Başbuğ`umun” ellerinden öperiz,

Haykır “Arif”, haykır be… şan olsun kurultayın,
Şen olsun ülküdaşım, şen olsun kurultayın.

Ozan Arif

18. Mayıs 1985

Rahmansın, Rahimsin, bizi murada,
Ermeyi de nasib eyle Yarabbi.
Hedefe, menzile kısa sürede,
Varmayı da nasib eyle Yarabbi.


Haksız isek , erit bizi yağ gibi.
Haklı isek, yeşert bizi bağ gibi.
İmansızın karşısında dağ gibi,
Durmayı da nasib eyle Yarabbi.


Kerkük, Musul, Kafkas, Kırım, bir sürü,
Saysam bitmez, esir şimdi her biri.
Esir Türk`ün kolundaki zinciri,
Kırmayı da nasib eyle Yarabbi.


Bu millet ki, asker iken dinine,
Onu kimler getirdiler bugüne?
Gerçekleri bu milletin önüne,
Sermeyi de nasib eyle Yarabbi.


Gönüllerden kalksın nifak yığını,
Kuvvetlendir müminlerin bağını,
Bize birlik, beraberlik ağını,
Örmeyi de nasib eyle Yarabbi.


Müslümanlar yine versin başbaşa,
Türkoğlu`nu memur eyle bu işe,
Tevhidini yedi iklim, dört köşe,
Germeyi de nasib eyle Yarabbi.


Nurunla nurlandır gönül şehrini,
Atommuş, nötronmuş getir ahrını,
Yeni çağa Türk ve İslâm mührünü,
Vurmayı da nasib eyle Yarabbi.


Bir, beş değil, binimizi bu yolda,
Damardaki kanımızı bu yolda,
Malımızı, canımızı bu yolda,
Vermeyi de nasib eyle Yarabbi.


Tut Allahım, tut şu neslin elinden,
Engelleri silip süpür yolundan,
Milliyetçi Türkiye`nin gülünden,
Dermeyi de nasib eyle Yarabbi.


Kursağına koymak için haramı,
Başa geçen yaktı benim çıramı.
Yara aldım, yaralıyım, yaramı,
Sarmayı da nasib eyle Yarabbi.


Son gelenler beğenmedi izimi,
Vatanımdan sürgün etti tozumu,
Tekrar vatan toprağıma yüzümü
Sürmeyi de nasib eyle Yarabbi.


Sen kini sevmezsin, istersen yükle,
Yani günahıma bunu da ekle,
Hesabım var yedi-sekiz köpekle,
Sormayı da nasib eyle Yarabbi.


Yalvarırım istiyorum dilimle,
Gitmesinler bunlar normal ölümle,
Allah`sızın defterini elimle,
Dürmeyi de nasib eyle Yarabbi.


Sen güç ver ki, yenelim her illeti,
Yenelim de kurtaralım milleti,
“Güçlü iktidarı”, “Milli devleti”,
Kurmayı da nasib eyle Yarabbi.


Kulun Arif otuzaltı yaşında,
Tek arzu var hayalinde düşünde,
Başbuğu`mu o devletin başında,
Görmeyi de nasib eyle Yarabbi.

Ozan Arif

18. Mayıs 1985

Bu destanı hep birlikte elele,
Yazmaya varmısın? Söz mü ülküdaş?
Her tuzağı (varmak için menzile),
Bozmaya var mısın? Söz mü ülküdaş?


İyi dinle, ne diyorsam tam anla,
Mantıkdaki kördüğümü imanla,
Sabrederek her düğümü zamanla,
Çözmeye var mısın? Söz mü ülküdaş?


Liderinin etrafını bürüyüp,
Beraberlik potasında eriyip,
Sevgi sevgi gönüllerle yürüyüp,
Gezmeye var mısın? Söz mü ülküdaş?


Sevgi için geldik doğrudur amma…
Sakın bunu pısırıklık anlama.
Yan bakan olursa Türk`e İslâm`a,
Ezmeye var mısın? Söz mü ülküdaş?


Sen onu ezmezsen, o seni ezer,
Dişe dişin pazarıdır, bu pazar!
Sana mezar kazana da, sen mezar,
Kazmaya var mısın? Söz mü ülküdaş?


İyi tanı düşmanını, dostunu.
Bu hak yolda sezer isen kastını,
Baban olsa bir kalemde üstünü,
Çizmeye var mısın? Söz mü ülküdaş?


Varım dedin, verdin gardaş sözünü.
Arif der ki; üfleyerek tozunu,
İslâm eleğinde Türk`ün özünü,
Süzmeye var mısın? Söz mü ülküdaş?

Ozan Arif

03. Ağustos 1985

Bu dünyada zevk, sefa,
Bir devran sürmek varmış.
Ulan kafa, ah kafa,
Bugünü görmek varmış.


Vatan dedim, yurt dedim,
Vatandan sürgün yedim.
Tek doğru ben mi idim,
İpe un sermek varmış.


Hey gidi aptal hey, hey!..
Bak yaşıyor paşa, bey.
Neyimişde yolsuz köy,
Köprüsüz ırmak varmış.


Bu işler nene bırak,
Kel başa şimşir tarak,
Ot gibi yaşayarak,
Murada ermek varmış.


Şu ömrüm bile, bile,
Baştan başa hep çile,
Rüşvet ile torpile,
Kafayı yormak varmış.


Bu günleri bilipte,
Türkiye`de kalıpta,
Bir yolunu bulupta,
“Anap”`a girmek varmış.


Kaç tane ozan gelmiş,
Çoğu aç, sefil ölmüş.
Ozanlık iş değilmiş,
Bu sazı kırmak varmış.


El oğlu davul çaldı,
Başbakan kızı aldı(!)
Ben saz çaldım ne oldu,
Davula vurmak varmış.


Ozan Arif kes burda,
Günaha girme birde.
Biliyorsun mahşerde,
Hesap da vermek varmış.


Tövbe de Arif haşa,
Yaşarsan böyle yaşa.

Ozan Arif

10. Ağustos 1985

Vatanın sahibi var demek lâzım,
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…
Bu kahpe gidişe dur demek lazım
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…

Haydi, haydi, haydi, Allah aşkına,
Hainler, zalimler dönsün şaşkına.


Bir, iki, üç diye sayıpta yürü,
Kelleni bu yola koyupta yürü,
Ya Allah bismillah deyipte yürü,
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…

Haydi, haydi, haydi, Allah aşkına,
Hainler, zalimler dönsün şaşkına.


Bir yanda baksana; sefil yatana,
Bir yanda baksana; yutan yutana,
Vatnı, milleti satan satana,
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…

Haydi, haydi, haydi, Allah aşkına,
Hainler, zalimler dönsün şaşkına.


Kastedip vatanın büyüklüğüne,
Komünist köpekler kudurdu yine,
Yine bak iş düştü senin üstüne,
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…

Haydi, haydi, haydi, Allah aşkına,
Hainler, zalimler dönsün şaşkına.


Memleket inliyor “gel beni kurtar”
Bu kantar, bu yükü, ne kadar tartar?
Sabırsa, bu kadar yeter de artar.
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…

Haydi, haydi, haydi, Allah aşkına,
Hainler, zalimler dönsün şaşkına


Vatanın bilimum gözü yaşlısı,
Delisi, dolusu, ağır başlısı,
Sağduyu sahibi genci, yaşlısı,
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…

Haydi, haydi, haydi, Allah aşkına,
Hainler, zalimler dönsün şaşkına.


Haydi ki hainden hesap sorasın,
Zalimin dersini çabuk veresin,
Alçaklar kaçacak delik arasın,
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…

Haydi, haydi, haydi, Allah aşkına,
Hainler, zalimler dönsün şaşkına.


Devletin bekası, varlığı için,
Milletin huzuru, dirliği için,
İslâm`ın, Türklüğün birliği için.
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…

Haydi, haydi, haydi, Allah aşkına,
Hainler, zalimler dönsün şaşkına.


Arif`e kalırsa sürebilirde,
O saat, o dakka girebilirde,
Başbuğ`um son emri verebilirde,
Haydi kalk… Hazır ol ülküdaş haydi…

Haydi, haydi, haydi, Allah aşkına,
Hainler, zalimler dönsün şaşkına

Ozan Arif

12. Eylül 1985

Çilelerin köprü oldu Tuna`ya,
Dilimden anlamaz kulun Almanya.
Döneceğim günü hep saya saya,
Ömrümü tüketti yılın Almanya.


Ne çıkardın beni ne de batırdın,
Emeğimi yiye yiye bitirdin,
Gençliğimi benden aldın götürdün,
Bana mı kalacak malın Almanya.


Yıllar var hasretim, yârana, dosta,
Isıcak bir çorba görmedim tasta,
Sana sağlam geldim, eyledin hasta,
Zıkkım olsun paran, pulun Almanya.


El gibi sıraya katışamadım,
Evlat oldum elden tutuşamadım,
Anam, babam öldü yetişemedim,
Köyüme çok uzak yolun Almanya.


Ne murat almışım, ne de alırım,
Daha çok vatana hasret kalırım,
Vâde dolar bir köşende ölürüm,
Arif`i götürür salın Almanya.

Ozan Arif

Alo! Gardaş Türkiye mi orası?
Burası Almanya haller perişan.
Dıştan baksan yerindedir boyası,
Kokudan eser yok güller perişan.


Tekniğini almak lazım buranın,
Aklı kıttır gerisini soranın.
Paranın, köpeğin, bir de biranın,
Elinde mahvolmuş kullar perişan.


“Köln radyosu” iflâhları kesiyor,
T.R.T.`den daha ağır basıyor,
Ne zaman açılsa zehir kusuyor,
İçine takılan piller perişan.


Türkleri hiç sorma, dertleri çoktur,
Bazısı aç gezer, bazısı toktur.
Kimseden kimseden haberi yoktur,
Evliler, bekârlar, dullar perişan.


Gençlerimiz burada şundan habersiz;
Damarlarında gezenm kandan habersiz,
Vatanından, milletinden, dinden habersiz,
Almanya`da doğan döller perişan.


Burada yanyana kenefle hamam,
Camiye hasretiz, bulunmaz imam.
Ne Almanca tamam, ne Türkçe tamam…
Karma karış olmuş diller perişan


Sorma gardaş! Ozan Arif yaralı.
Saysam daha nice dertler sıralı.
Sazımda Almanya`yı göreli,
Perdeler perişan, teller perişan.

Ozan Arif

22. Ekim 1979

Almanya`ya ayak bastım basalı,
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.
Burada herkez aynı dertten tasalı,
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.


Nere gitsem talihsizlik peşimde,
Hal kalmadı çocuğumda, eşimde,
Gündüz hayalimde, gece düşümde,
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.


Kurtulmuyor sinirlerim gergiden,
Konuk bilmez bunlar uzak görgüden,
Hergün çıkan gazeteden, dergiden,
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.


Ev derdi ki, ciğerimi dağladı,
Dil bilmemek kollarımı bağladı,
Geze geze anam dinim ağladı,
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.


Bir ev buldum: “Başka yere bak!”dedi.
Bir ev buldum: “Bir çocuğa çok!”dedi.
Birisi de “Türk`e hiç ev yok!”dedi.
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.


Son bulduğum ev bir bodrum kattı,
Zil çaldım, sahibi kaşını çattı.
Nayn“dedi kapısını kapattı,
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.


Dört-beşyüz mark bir odanın kirası,
Bu demektir onbeşbin Türk Lirası.
Yani köyde bir tarlanın parası,
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.


İstemem gardaşım kafanı yormak,
Zor imiş velhasıl burada durmak,
Tek umudum kaldı bir çadır kurmak,
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.


Sazı mazı astım tiren garına,
Arif bekler mektup yazdır birine,
Şimdilik “banhof” yaz adres yerine,
Ev arıyom, bulamadım gardaşım.

Kasım 1979

Almanya unuttun mu seni sen?
Demokratik insancıldın hani sen!
Heledüşün hatırlarsın dünü sen!

İlk geldiğim zaman bando çaldınız,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Ne bilirdik, nerden haber aldık biz?
Buraları nasıl gelip bulduk biz?
Gel dediniz, onun için geldik biz,

Dün çağırıp, bugün pişman oldunuz,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Ne numara yaptım, ne de yılıştım
Bir haftada her işine alıştım,
çalış dedin en pis işte çalıstım,

Gençlik uçtu, çiçeğimi yoldunuz,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Önceleri karnın fazla tok idi,
Hem karnın tok hem de işin çok idi,
O zamanlar “Türk`ten iyi yok” idi,

Düne kadar şekerdiniz, baldınız,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Kolum gitti, fabrikada çrklara
Asit yaktı, ciğerlerim hep yara
Şimdi dünya benim olsa kaç para!

Midem çürük, yedi yerden deldiniz,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Bizimkiler zaten bizi sattılar,
İt eniği atar gibi attılar,
Kör olsunlar, size köle ettiler,

Siz de hazır sahipsizce buldunuz
Neden şimdi bana düşman oldunuz


Ne umdunuz, ölmemi mi umdunuz?
Dininize gelmemi mi umdunuz,
Yoksa Alman olmamı mı ummdunuz

Hep sustunuz, sanki derdin laldınız,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


O da var ha..! Domuz eti yiyen var,
Faşinginde senin gibi giyen var,
Evlâdına “Hans” adını koyan var.

Biraz gelin, bolca damat aldınız,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Çok dil bilmem, bakma öyle hor bana!
Çok dil bilsem mebbusluk mu var bana?
Lisan değil, sen işimi sor bana..!

Dil bahane, dili sebeb kıldınız,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


“Entegrasyon” artık bir yana dursun,
O az geldi, Asimile diyorsun,
Bizimkiler hâlâ yatsın uyusun,

Sahibim yok dalga geçip güldünüz,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Mümkün müdür, Türk kolayca ev bula?
Ev vermezsin, evsizliğin bir belâ,
Versen bile ne banyo var, ne helâ…

“Evdir” diye bizi ahıra saldınız,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


“Yurdum kötü” diyen Türk`ten ne umdun?
Sahte sahte ilticaya göz yumdun.
Nasıl derim sen bu işte masumdun!?

Siz de bizi Kürt-mürt diye böldünüz,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Hanginiz “kim bunlar, neci” dediniz?
Tam aksine “Azül” cici dediniz,
Çünki, ucuz bir iş gücü dediniz.

Bu sebebten, bu krize daldınız
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Bugün bakın esrar, satankim?
Miting yapıp, Rus`a alkış tutan kim?
Bozkurtlar mı, düzenine çatan kim?

Ben demiştim, dediğime geldiniz,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Vize koydun. Vize miydi çaresi?
Vize; bende derin yürek yarası,
Fakat sizin yüzünüzün karası,

Vize koyup, buna rağmen yıldınız,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Son günlerde bir acayip döndünüz,
Üç-beş Nazi artığına kandınız,
Yoksa bizi Yahudi mi sandınız?

Bize karşı neden kinle doldunuuz?
Neden şimdi bana düşman oldunuz?


Arif derki ; susuyorum kaç oldu,
“Ausländer raus” demek geç oldu,
Benim çocuk kazanmam mı suç oldu?

Çocuğumun hakkına mı kaldınız,
Neden şimdi bana düşman oldunuz?

Ozan Arif

25. Şubat 1982

Bu Almanya bize varya efendi,
Her bir şeyi sinsi sinsi öğretti.
Türklüğümüz pasaportta küflendi,
Yetmişikibuçuk cinsi öğretti.


Parasıyla düdüğünü öttürdü,
Diyarında devesine güttürdü,
Kadere imanı kayıp ettirdi,
Lotoyu, totoyu, şansı öğretti.


Anlatmak zor bazısının halını,
Kimi tuttu Yahova`nın yolunu,
Zeybekler unuttu “Harman dalı” nı,
Dadaşıma bile dansı öğretti.

Arif der ki; zıkkım olsun parası,
Zor kapanır Almanya`nın yarası,
“Ali” leri “Aleks” yaptı burası,
“Hasan” ın yerine “Hans” ı öğretti.

Ozan Arif

17. Nisan 1984

Eee… Artık eyvallah Alman arkadaş,
Düdüğün öttükçe beni hatırla!
Kesin dönüyorum ben yavaş yavaş,
İş gücün bittikçe beni hatırla!


Ben gelmeden evvel nasıldın, nasıl?
Şimdi kovuyorsun, bitti o fasıl.
Ahte vefâ yok mu, bu mudur usûl?
Yüreğin attıkça beni hatırla!


Madem kovdun; gidiyorum bak, hadi,
Hesap et; kim kimin hakkını yedi?
Bu rahatlık size gökten inmedi,
Yan gelip yattıkça beni hatırla!


Şu fabrika yapılırken kimdim ben?
Zor tanırdın, toz-topraktın, kumdum ben,
Temelime gençliğine gömdüm ben,
Bacası tüttükçe beni hatırla!


Bazen düşün; meyve veren dalları,
Yüksek yüksek binaları, yolları,
Fabrikanda ürettiğim malları,
Dünyaya sattıkça beni hatırla!


Saymaya ne gerek, ne de lüzum var.
Neyin varsa onda benim izim var.
Her çorbanda biraz olsun tuzum var.
Buyur ye!.. Tattıkça beni hatırla!


En zorlu işlerin vardı başımda,
Senelerce kâbus gördüm düşümde,
Biraz da sen çalış aynı işimde,
Canına yettikçe beni hatırla!


İsterim ki Türk`süz kalsın her yerin,
Evleri baykuşa kiraya verin!
Türk`üm diye vermediğin evlerin,
Örümcek tuttukça beni hatırla!


Lira gibi kuruyup ta oluğu,
Mark`ın bir gün kesilirse soluğu,
Büyük olan balık, küçük balığı,
Sömürüp yuttukça beni hatırla!


Yâni sen de yarın ihtiyaç duyup,
Gurbete çıkarsan ülkeni koyup,
Ordakiler sana yabancı deyip,
Kaşını çattıkça beni hatırla!


Arif bir teşekkür beklerken… Hani?
“Elveda Kollege” çok üzdün beni,
Yine de hoşça kal. Vicdanın seni
Rahatsız ettikçe beni hatırla!

Ozan Arif

17. Eylül 1984

Madem artık gidiyorsun,
Güle güle git gardaşım.
Yolun izin açık olsun,
Güle güle git gardaşım.


Bunca yıldır aktı terin,
Var mı söyle sağlam yerin,
Yeter burda çektiklerin,
Güle güle git gardaşım.


Bu gurbetin düşü bitmez,
Burada gözyaşı bitmez,
Elalemin işi bitmez,
Güle güle git gardaşım.


Çocukların seni saysın,
Ele değil bize uysun,
Çan yerine ezan duysun,
Güle güle git gardaşım.


Vatan gülse, bende gülsem,
Orda orda doğdum, ölsem,
Koysalarda sizle gelsem,
Güle güle git gardaşım


Et hakkını helâl bana,
Helâl olsun benden yana,
Selâm söyle can vatana,
Güle güle git gardaşım.


Arif derki; ilelebed,
Yaşanılmaz burda elbet.
Bana kalsın zalim gurbet,
Güle güle git gardaşım.

Ozan Arif

04 Ekim 1984

Perişanım, bitkinim,
Bir odan var mı hancı?
Adımı sorma benim,
Benim adım Almancı.


Ediyorsan çok merak,
Pasaportum aha bak,
Ceplerim de üç-beş mark,
Yüreğimde bir sancı.


Sorma nedir bu sancı,
Bu Arif`in usancı.
Yere batsın be hancı,
Almanya`nın kazancı


Kim diyorsa kazandım,
Vallahi de yalancı,
Billahi de yalancı

Ozan Arif

Ağustos 1984

Bahar geldi şimdi bizim ellere,
Kuzuların melediği zamandır.
Gelinciğin tarlaları her yerde,
Al irenge belediği zamandır.


Boz serçeler cıvıl cıvıl dilleşir,
Bülbül yine gülü ile halleşir.
Güneş vurur kar suları selleşir.
Dağı, taşı suladığı zamandır.


Göç zamanı şimdi Kazıkbeli`nin,
Sis basınca hükmü kalkar yolunun,
Sarıyar`dan esen duman yelinin,
Bacaları yaladığı zamandır.


Dikilmiştir çayırların koruğu,
Çekilmiştir bostanların karığı,
Çobanların gün doğmadan çarığı,
Dize kadar doladığı zamandır.


Kim dinlese kavaldaki gaydayı,
Hemen anlar çobandaki sevdayı,
Gelinlerin kıştan kalma buğdayı,
Yeni baştan elediği zamandır.


Malı olan toplar tası tarağı,
Yaylalardır üç-dört aylık durağı,
İreçberin yavaş yavaş orağı,
Kösürede bilediği zamandır


Arif değme, içi dolu sinemin,
Ağaları köye koymaz dönemin,
Yol ver sebep gelsin diye anamın,
Binbir dilek dilediği zamandır.

Ozan Arif

16. Nisan 1982

 

e – Posta:   HasKurt ÖzKurt

Bu site  HasKurt  ÖzKurt  Tarafından  hazırlanmaktadır